“BİRLİKTE ÇALIŞIRSAK DAHA GÜÇLÜ OLURUZ”

Kıbrıs Türk Sanayi Odası’nda yeni bir sayfa açtı, hızlı değişimlere başladı. Kıbrıs Türk Sanayi Odası’nın yeni başkanı Mustafa Kaymak’ın uzun vadeli hedefi dikkat çekici. Kaymak, bugüne kadar rakip, hatta zaman zaman düşman konumuna sokulan Kıbrıs Türk Sanayi Odası ile Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın tek çatı altında buluşmasını hedefliyor.

Zor şartlara rağmen üretiyorlar, dünya ile rekabet ediyorlar. Özellikle hellim ihracatı konusunda çalışmalarını sık sık sizlerle paylaştığımız, fuar organizasyonlarıyla KKTC ekonomisini yurt dışına açan Kıbrıs Türk Sanayi Odası’nda değişim vardı.

Seçim oldu, yeni bir yönetim geldi.

KTSO Başkanı Ali Çıralı, görevi Mustafa Kaymak’a devretti.

Peki Mustafa Kaymak kimdir, bugüne kadar neler yaptı, yol haritasında neler var?

Kıbrıs Türk Sanayi Odası’nda açılan yeni sayfayı, dikkat çeken hedefleri ve işbirliği çalışmalarını konuştuk.

“SÜTÇÜ YA DA İNŞAATÇI DEĞİL, İŞLETMECİYİM”

Konuşacak çok konumuz var. Fakat açılışı sizi daha yakından tanıyarak başlayalım. Özellikle seçildiğiniz gün Google aramalarında sıkça arandınız. Okurlarımız için kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Kıbrıs doğumluyum. Küçük yaşta ailecek İngiltere’ye göç etmişiz, o zamanlar 13 yaşında idim. İngiltere’de eğitimimi tamamladım. Bir süre orada çalıştıktan sonra, 1986 yılında Kıbrıs’a ailecek dönüş yaptık. O günden bu güne de Kıbrıs’tayım. Bugüne kadar tamamen serbest çalıştım, pek çok alanda değişik işler yaptım.  Birinin emri altında bir dairede çalışmam mümkün değil. Çünkü İngiltere’de üniversiteyi bitirdikten sonra bir devlet dairesine girdim, 3 ay sonra istifa ettim. Sonrasında da daima tek başıma çalıştım.

1986’da Kıbrıs’a döndüğümde alışveriş ile uğraştım, ithalat ile uğraştım. En sonunda 23 yıl evvel Reha Süt’ü devraldım. Ben aldığımda ufak bir işletmeydi. Süt konusu benim hoşuma gitmişti. Zamanla bu işi büyüttüm, şu anda adada ciddi anlamda birkaç iyi üreticiden biriyiz. Bunun ile birlikte yurt dışı yatırımlarımız oldu süt ile ilgili. Türkiye İzmir’de kayda değer bir süt fabrikam var. Aynı şekilde bir pazarlama şirketim var. Aşağı yukarı Türkiye’de 200’ün üzerinde çalışanım var. Bulgaristan’da yatırımlarımız oldu, Polonya’da bir fabrikamız var önümüzdeki aylarda faaliyete geçecek. Ayrıca İngiltere’de bir şirketim var. Sütün haricinde Kıbrıs’ta bir çiftliğim var, büyükbaş çiftliği. İnşaat sektöründeyiz aynı zaman da. Küçük küçük projeler üreterek, yap-sat yapıyoruz. Artı bir de Alayköy Sanayi’de 6 ay önce başlatmış olduğumuz peynir altı suyu tesisi kurmaktayız şu an. Bu çıkan peynir altı sularından, ki doğaya ciddi şekilde zarar veriyor, protein elde ediyoruz. Bu da tamamen ihracata yönelik bir proje. Onun yatırımlarını yapıyoruz şu an. Yani tamamen yatırıma yönelik çalışıyoruz.

Sonuç olarak işletmeciyim ben. Sütçü ya da inşaatçı değilim, işletmeciyim ben.

“DEĞİŞİME İNANDIK VE GÜÇLÜ BİR KADRO BAŞARDIK”

Dolu dolu bir iş hayatı, başarılar.. Gelin biraz da bu iş yükü arasında üstlendiğiniz yeni sorumluluğu konuşalım. Kıbrıs Türk Sanayi Odası başkanlığı da hayırlı olsun. Yol haritanızda neler var?

Çok teşekkürler.

Sanayi Odası’nın bizden önceki yönetimi 8 yıl bu görevi yaptı. Biz şuna inanıyoruz ki, 8 yıl çok uzun bir süredir bu görev için. Her gelen yönetim kendine bazı hedefler koyar ve onları yapmaya çalışır. Geçmiş yönetim 8 yılda koymuş olduğu hedeflerin bir kısmını yerine getirdi, bir kısmını getiremedi.  8 yılda gerçekleştirilemeyen hedeflerin, bundan sonra gerçekleşmesi pek olası değil. O yüzden bir değişim olması gerektiğine inandık. Güçlü bir grup oluşturarak yönetime talip olduk.

Çok ciddi bir seçim yaşadık. Hatta Sanayi Odası’nda bugüne kadar görülmemiş bir seçim oldu diyebilirim. Bakın ilginçtir bundan 10 sene evvel yönetim kuruluna girecek adam bulamıyordu Sanayi Odası. Neredeyse yoldan geçene davet gönderip gel lütfen yönetime gir şeklinde bir düşünce vardı. Ancak bu son yaşadığımız seçimde 800 küsür üyemiz var, oy sayısı 600’lerdeydi. Yani çok ciddi bir katılım oldu. 11 kişilik kuruldan 8 tanesi bizim gibi yenilikçi kanattan oluşuyor, 3 arkadaşımız da eski gruptan gelen kişiler. Güçlü bir kadro yapımız oluştu. Bütün üyelerimiz kendi sektörlerinde çok başarılı insanlar.

“Kalibrasyon merkezi kuruluyor”

Önceden belirlediğimiz hedeflerimizi seçim sürecinde duyurmuştuk, şimdi ise yavaş yavaş uygulamaya koymaya başladık. İlk olarak başardığımız, bizden önceki yönetimden de beklenen ve üyelerce istenen kalibrasyon yeri kurmak idi. Bunun da neticesine vardık. Nihayetinde ekonomi bakanımızla imzaladığımız anlaşma gereği, bize sanayi bölgesinde bir yer tahsis edildi. Şu an bunun projesini yapıyoruz. Bu kalibrasyon merkezi memleketin olmazsa olmazıdır, çünkü ülkede böyle bir kurum yok. Mesela benim kendi iş yerimde BRC sertifikam var. Bu sertifikamın olabilmesi için işletmemdeki bütün cihazların kalibrasyonunun tam olması gerekiyor. Ve biz bunun için Türkiye’den 6 ayda bir ekip getiriyoruz. Bu maliyet demek, kayıp demek. Bizim kuracağımız tesis ile bu ve benzeri şeylere gerek kalmayacak. Çünkü Kıbrıs’ta akridite edilmiş bir kalibrasyon yerimiz olacak. Bu bence çok büyük bir başarıdır. Maddi olarak da pek çok yerden de destek alacağımızın sözünü aldık. Gerek bakanlıktan, gerek elçilikten, gerekse Avrupa Birliği’nden. Bu destekler ile burayı kuracağımıza inanıyorum. Bu bir başarıdır.

Bunun haricinde Sanayi Odası yasasında değişikliğe gittik. Seçim manifestomuzda da vardı bu. Mesela siz geziyorsunuz, yetki verdiğiniz başka bir arkadaş sizin yerinize seçimde oy kullanabiliyor. Bence bu çok yanlış. Bu konuda vekalet bütün dünyada kalmış olmasına rağmen, bir burada vardı, Bizden önceki yönetim bu konuda değişikliğe gitmek istemedi. İncelendiğinde, bunun yönetim açısından avantajlı bir durum olduğu ortaya çıkıyor.. Ben başkanım ve gidiyorum rica ediyorum, dostlarım yetkilerini bana veriyor. Ben de istediğimi yapabiliyorum. Ben seçilmeden daha bu yasayı değiştireceğimi söylüyordum, Bundan sonraki seçimlere şirket direktörü gelecek ve oyunu kullanacak. 2 senede bir seçim olur. Eğer sanayiciyseniz, 2 senede bir gününüzü bu iş için ayıracaksınız.

“Sanayi bölgesinde temizlik başlıyor”

Ayrıca sanayi bölgelerinin temizliği ile ilgili çalışmamız var. Ben başka ülkelerde de iş yapıyorum ve yabancı sanayi tesislerini de görüyorum. Bir onlara bakıyorum, bir de bizim sanayi bölgelerine, aradaki fark yürekler acısı durumda. Kıbrıs’ta pislik ve hurdalık, özellikle kullanılmayan araçların kaldırımlarda bırakılmaları durumu var. Sanayi bölgelerinin temizliği o bölgelerin belediyelerine bağlıdır. İşte bu amaçla da belediye başkanıyla bir toplantımız var. Biz yönetimimizdeki arkadaşlardan bir ekip oluşturduk bu temizlik için. Neticede sanayi bölgeleri ekonomi bakanlığına ait, sayın ekonomi bakanımızdan da bu konuda söz aldık, destek olacak. Hatta konteyner siparişi verilmiş durumda. Bu konteyner temizlik işi için kullanılacak.

“İLİŞKİLERDE SIKINTILAR VARDI”

Nasıl bir Sanayi Odası devraldınız?

Burada çalışan kadro çok iyi. Yani ben bu kadar iyi bir kadro beklemiyordum, çok şaşırdım. Burası genel olarak sıkıntılı bir yer değil. Dışarıda elçilikle ilgili, bir takım hükümet örgütleriyle ilgili sıkıntılar vardı.

Oysa bir yerde iş yapmak istiyorsan, ilişkilerinin iyi olması gerekiyor. Bizim insanlar ve örgütler ile ilişkilerimiz şu anda çok iyi gidiyor.

Siz işinizi yaptıracaksanız aranızın herkesle iyi tutmanız gerekiyor. Bir şeyleri başarmak istiyorsanız, ilişkilerinizin iyi olması gerekiyor. Niye az önce saydığım projeler bu zamana kadar bunlar olmadı? Çünkü bizden önceki yönetimlerde, özellikle bizden bir önceki yönetimde bulunan başkanın diğer örgütlerle olan ilişkilerinde birtakım sıkıntıları vardı.

“SANAYİ BÖLGESİNİN YÖNETİMİ SANAYİ ODASI’NA VERİLMELİ”

Uzun vadeli öncelikleriniz neler?

Uzun vadeli önceliklerimizin başında, sanayi bölgelerinin yönetimlerinin sanayi odalarına verilmesini sağlamak var. Bakınız Türkiye’de hiçbir sanayi bölgesi devletin kontrolünde değildir, sanayi bölgeleri sanayi odalarına bağlıdır. Ayrıca sanayi bölgelerindeki mülklerden de sanayi odaları sorumludur. Ama burada nüfuz tamamen ekonomi bakanlığındadır. Tabii bu gücü elinden bırakmak ister mi siyasiler, bilemiyorum. Ancak olması gereken budur ve mutlaka olacaktır da. Çünkü biz dünyada diğer ülkelerle birlikte yaşadığımıza göre, sistem konusunda da onların kullandıkları yöntemlerin, iyi yönlerinin alınması gerektiğini düşünüyorum.

“HALKIMIZ TEMBEL DEĞİL”

Peki ülke ekonomisi için düşüncelerinin neler, öncelikler size göre ne olmalı?

Neticede Kıbrıs bir ada. Ada ülkelerinde sanayi gerçekten zor. Kıbrıs her ne kadar Akdeniz’deki dördüncü büyük ada olsa da, görece küçük bir ada durumunda. Ulaşım sıkıntılı, hammadde olayı zaten yok. KKTC’de şu an önde gelen 2 sektör var. Birisi eğitim, birisi turizm sektörü. Burada sanayi hep küçük ölçekte, zaten büyük ya da ağır sanayi diye bir şey yok. Bu tip sanayi türüne hizmet amaçlı sanayi diyoruz. Oysa otel inşaatıdır, mobilyasıdır, yatağıdır, cam, pencere, kapı gibi ihtiyaçların karşılanmasına yönelik, küçük küçük sanayiler oluşmuş durumda.

Bizim halkımız tembel değil. Yatırım yapıyor, kaçmıyor yatırımdan. Peki yapılan yatırımlar akılcı mı? Orası biraz belirsiz. Pazar küçük olduğundan pay azalıyor. Bir yerde pazarın kaldırabileceği aktör sayısı 10 iken 50 tane olursa, düşen pay kimseyi tatmin etmez ve eninde sonunda bazıları pazar dışına çıkmak zorunda kalır. Küçük ülkelerde durum hep böyledir. Sonunda hayatlarını idame ettirebilmek için insanlar göç etmek zorunda kalabilir. Ve bu hiç hoş bir şey değil. O yüzden ekonomi olarak bizim gibi ada ülkelerinde daha fazla turizm ve eğitim gibi endüstrilerle yol almak lazım. Özellikle son dönemde eğitim sektöründe bir yükselme ve öğrenci sayısında müthiş bir artış var. Ayrıca yurt inşasında da bir patlama yaşandı. Bunlar için devlet ve toplum kuruluşlarından bazı destekler alabiliyorsunuz mesela; Kalkınma Bankası’nda düşük faizli kredi gibi, ithalat fonu gibi.

Konusu açılmışken söyleyeyim, bu konuda bizimde bir çalışmamız var. Yurtlar için eğitim bakanlığında bir toplantımız oldu. Onlardan bu yurtlar için gelen malzemelerin, Kıbrıs bünyesinde karşılanması için bir protokol talep ettik. Onlar da bu öneriye olumlu bakıp, incelemeye aldılar.

Burada bizim düşüncemiz şudur; Sanayi Odası’nın en büyük görevi yerli sanayiciyi korumaktır. Bu da nasıl olur? Eğer herhangi bir ihtiyacın burada üretimi varsa, iç piyasaya avantaj sağlanması gerekir.

Bu konuyla ilgili Turizm Bakanlı ile bir protokol var zaten, dış ülkelerden mobilya gelecekse yüzde 20 civarı bir fon vardır bu protokole göre. Sonuç olarak oteller bu protokolün sonuçlarından faydalanmak amacıyla, yerli üreticiyi tercih etti. Mesela Elexus Hotel’in bütün mobilya ihtiyacı yerli üretici tarafından karşılanmıştır. Bu da bu protokolün ne kadar isabetli olduğunu gösteren bir örnek.

“Sanayi Odası’nın kadrosu çok iyi”

İhracatta biliyorsunuz bir narenciye sektörümüz var, bir süt sektörümüz. Mobilya sektörümüzün çalışmaları var bu konuda ve bazı inşaat malzemelerinin ihracatı, bu tabi onur verici bir durum. Bu durumların ortaya çıkmasında Sanayi Odası’nın ciddi katkıları var. Mesela yurtdışı fuarların katılımlarını Sanayi Odası organize ediyor. Ben bu konuda bizden önceki yönetimi de tebrik etmek istiyorum. Gerçekten bu konuda çok güzel işler yaptılar. Sanayi Odası’nın kadrosu çok iyi, bunu daha önceden de belirtmiştim. Biz göreve geldiğimizde kadroda hiçbir değişiklik yapmadık. Bu İnsanların hepsi alanında çok başarılı, çok birikimli ve görevlerini hakkıyla yerine getiren insanlar.

“SANAYİ ODASI VE TİCARET ODASI RAKİP VEYA DÜŞMAN DEĞİL”

Diğer birliklerle ilişkileriniz nasıl olacak?

Gayet güzel gidiyor, hatta geçen zaman içerisinde Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Fikri Toros Bey’le de bir sohbetimiz oldu. Ben dışarıya baktığımda dünyada artık sanayi ve ticaret odaları birleşik ve tektir. Ancak bize baktığımızda ise hep ticaret odası ve sanayi odası birbirinden ayrı şekilde konumlandırıldı ve kamuoyunda bu iki oda birbirine rakip, yahut düşman şeklinde bir algı oluşturulmaya çalışıldı. Yıllardır da bu durum böyle gidiyordu. Ticaret Odası Başkanı Fikri Toros benim çok iyi bir dostum ve beni tebriğe ilk gelen de Ticaret Odası oldu.

Bizim şimdi Avrupa Birliği projeleri ve hibeleri konusunda ortak çalışmalarımız bulunuyor, bu daha başlangıç. Biz birbirimizin rakibi değil, tamamlayıcısıyız. Birlikte çalışırsak daha güçlü oluruz. Benim düşüncem iki odanın uygun bir zaman geldiğinde aynı çatı altında, ortak hedeflere yönelik çalışmasından yana. Umarım bir gün bu gerçekleşir.

“UZLAŞMA KÜLTÜRÜ İLE HAREKET EDECEĞİZ”

Tabii bu hemen olacak bir şey değil. Ortak projelerle, ortak menfaatlere yönelik çalışmalar yapılarak, dışarıya ’’bakın biz iki rakip oda değil, iki kardeş odayız, gelin birlikte daha çok iş yapalım, daha çok çalışalım‘’ düşüncesini aşılamak gerekir. Gerek benim, gerekse Fikri Bey’in düşüncesi bu şekilde. Birlikte çalışıyoruz, bizden önceki yönetimlerle yaşamış oldukları sıkıntıları bizle yaşayacaklarını düşünmüyorum.

Ayrıca belirtmek istiyorum. Sadece Kıbrıs Türk Ticaret Odası değil, biz herkesle işbirliğinden yanayız. Esnaf ve zanaatkarlarla da bir araya geldik. Zaten ülke olarak birtakım sıkıntılarımız var. Bu noktada biz de mi sorun çıkaralım? Hayır. Biz uzlaşma kültürüyle hareket edeceğiz ve çatışma durumlarında dahi uzlaşı anlayışını yaşatmaya çalışacağız. Çözüm arayışında olacağız. Bugünlerde gereken şey budur. Herkese kapımız açık, toplumun çıkarları için çalışıyoruz. Bizim destek olabileceğimiz her konuda, herkes buyursun gelsin.