Bir dönem İngiltere Merkez Bankasında da görev almış olan, Doğu Akdeniz Üniversitesi Finansal Düzenleme ve Risk Yönetimi Merkezi Başkanı ve Bankacılık ve Finans Bölümü Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mete Feridun, ABD Kongresinde kısa süre önce sunulan INCSR raporunda Kuzey Kıbrıs’la ilgili olan bölüme dikkat çekerek rapordaki değerlendirmelerle ilgili görüşlerini paylaştı.

Feridun, yaptığı açıklamada, raporda Kuzey Kıbrıs ile ilgili olarak öne çıkan dört temel konuya dikkat çekerek, KKTC Merkez Bankası’nın bankacılık sektörünün düzenlenmesi açısından rapordan geçer not almasının önemini vurguladı. Feridun, kurumun siyasilere bir örnek teşkil etmesi gerektiğini vurguladı. Feridun’un yazısı şöyle:

Son dönemde kara para ve mali suçlarla ilgil gündemde olan tartışmalar sürerken gözden kaçan önemli bir detay dikkat çekmektedir. Her yıl ABD Kongresinde sunulan ve kısaca INCSR olarak anılan değerlendirme raporu, 2025 yılı itibarıyla KKTC bankacılık sektörünün küresel standartlar çerçevesinde doğru şekilde düzenlemelere tabi tutulduğu saptamasında bulunurken, aynı zamanda da bir takım risklere de dikkat çekmektedir.

Kısa bir süre önce yayınlanan ve dünya genelindeki ülkelerin uyuşturucu ticaretiyle ve buna bağlı suçlarla mücadelesini kapsamlı biçimde değerlendiren “Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Stratejisi Raporu” (International Narcotics Control Strategy Report – INCSR) isimli bu raporun Kuzey Kıbrıs ile ilgili olan bölümü, kısa da olsa son dönemdeki tartışmalara ışık tutacak nitelikte değerlendirmeler ortaya koymaktadır.

ABD Department of State, yani Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı, tarafından 2024 yılı baz alınarak hazırlanan söz konusu rapor, ülkelerin kara para aklama ile mücadeleye yönelik mevzuatları, uygulamaları, kurumları ve işbirliği düzeylerini değerlendiren bölümünde, Kuzey Kıbrıs’a ilişkin olarak dört önemli saptamada bulunmaktadır.

Birincisi, raporda net bir şekilde Kuzey Kıbrıs bankacılık sektörünün yeterli düzeyde düzenlenmekte olduğu değerlendirilmesinde bulunulmaktadır. Bu objektif değerlendirme ışığında KKTC Merkez Bankası’nın ülkemizdeki diğer kurumlara örnek teşkil etmesi gerektiğini ifade etmek gerekmektedir. Bankacılık sektörümüzün düzenleyici çerçevesinde ilişkin bu önemli saptamada, Merkez Bankası’nın ciddi ve sorumluluk sahibi bir yönetim anlayışına sahip olması kadar, liyakatlı uzmanlarının mutlaka büyük rol oynadığını söylemek gerekir. Bu bakımdan KKTC Merkez Bankası’nı ABD tarafından hazırlanan bu resmi rapordan geçer not aldığı için kutlamak ve siyasilerimize de önemli bir örnek olmasını dilemek gerekmektedir. Demek ki bir kurumun yöneticisi siyasi etkilerden etkilenmeyecek nitelikte, ciddi ve sorumluluk sahibi bir karaktere sahipse, alanındaki bilgi ve tecrübesi tartışılmaz düzeydeyse, aynı zamanda kurumun gerek üst yönetimi, gerekse de uzman kadroları liyakatlı kişilerden oluşmaktaysa, bu yapı tarafsız dış değerlendirmelerin dahi dikkatinden kaçmayacak ve ister istemez bağımsız raporlara da olumlu şekilde yansıyacaktır. Siyasilerimizin bunu bir kenara not etmesi gerekmektedir.

İkinci olarak, rapor KKTC bankacılık sektörünün uluslararası işlemler ve dışa dönük finansal ilişkiler için Türk bankalarına bağımlı bir durumda olduğunu hatırlatmaktadır. Bu da bize muhabir bankacılık ilişkilerinin önemini ve bu ilişkilerin zarar görmemesi için atılacak siyasi adımların itina ile atılması gerektiğini bir kez daha göstermektedir. Özellikle mali suçlar ve kara para ile ilgili geçirilecek yasaların bu ilişkileri riske atıp atmayacağı dikkatle düşünülmelidir.

Üçüncü olarak, raporda KKTC’deki “Mali İstihbarat Birimi’nin” (Financial Intelligence Unit) Türkiye dışındaki diğer ülkelerdeki kurumlarla bir bağlantıya sahip olmamasına dikkat çekilmektedir. Rapor, 2024 yılı itibarıyla KKTC Mali İstihbarat Birimi’nin ülkedeki kara para aklanmasıyla ilgili 100’ün üzerinde ceza soruşturmasından sadece bir tanesini sonuçlandırabildiğini ifade etmektedir. Bu durum, bize KKTC’nin kara para aklayanlar için düşük riskli bir cazibe merkezi durumunda olduğunu göstermektedir. Hiç kuşkusuz, KKTC’deki Mali İstihbarat Birimi’nin Türkiye dışında başka ülkelerle bir bağlantıya sahip olmaması nedeniyle mali suçlar ve kara para soruşturmalarının tamamlanamamasına yol açmaktadır. Bu saptama aynı zamanda bize gündemde olan yasa tasarısı kapsamında yer alan nakit paraların kaynağının etkin bir şekilde araştırılıp araştırılamayacağına dair önemli bir ipucu vermektedir.

Son olarak, raporda KKTC’deki döviz büroları, kumarhaneler ve kripto paralara ilişkin faaliyetlerin yeterince düzenlenmemiş olması bir eksiklik olarak değerlendirilmekte ve buna bağlı olarak kara para aklama risklerinin bulunduğu saptamasında bulunulmaktadır. Raporda özellikle kumarhane sektörünün uzman personel eksikliği nedeniyle denetlenemediği ve bunun da KKTC’de kara para aklama operasyonlarına elverişli bir zemin oluşturduğuna dikkat çekilmektedir. Bu saptamalar da ilgili alanlardaki düzenlemelere ilişkin gerek eksiklikleri gerekse de gecikmeleri bir kez daha gündeme getirmekte ve yapılacak yeni yasaların kara para aklama ve mali suçlara ilişkin yeni zafiyetlere yol açacak unsurlar içermemesinin önemini siyasilerimize bir kez daha hatırlatmaktadır.