Avrupa kıtası genel olarak, II. Dünya Savaşı’ndan sonra savunma dahil bir çok görev ve sorumluluğu ABD’ye bırakmanın konforunu yaşarken bugün adeta acı bir gerçekle karşılaştı. AB’deki konforlu bir yönetim tabakası henüz romantik duygulardan uyanamasa da ABD’ye göbekten bağlı olmak veüçüncü ülkelere yaptırımlar dahil, önerdiği politikalara koşulsuz itaat etmek Avrupalıları zaman içinde zayıflattı.

2008 EKONOMİK KRİZİNİ FIRSATA ÇEVİRMİŞLER

2008 yılında toksik mortgage kredileri üzerinden patlayan bir büyük ekonomik krizle karşı karşıya kalan ABD, bu krizden çabucak çıkmayı ve ondan sonra da ekonomik büyümesini devam ettirmeyi başardı.

ABD bankalarının tahvillerine ve ellerindeki değersiz hisselere hücum eden Avrupalılar’ın acı gerçekle yüzleşmesi ise biraz zaman aldı. Geçen zaman içinde ABD’nin uyguladığı diğer ekonomik ataklar ile ABD halkının milli geliri yaklaşık iki katına çıkarken Avrupa ülkeleri adeta yerinde saydı, hatta kayba uğradı.

ENERJİ BAĞIMSIZLIĞI ATAĞI

Aynı dönemde ABD kendi ülkesi içinde bir kaya gazı / petrolü atağı başlatarak enerjide dışa bağımlılıktan kurtulup, yurt dışına ödediği dolarları azaltırken; uyguladığı ya da dayattığı petro – dolar siyaseti ile dünyadaki enerji esaslı ekonomik dengeleri kontrol etmekten de geri kalmadı.

Bu sırada Avrupa en ucuz ve güvenli enerji kaynağı olan nükleer santrallarini “çevreci” kaygılar ile kapatmakla ve Türkiye’ye nükleer enerji santrali kurmaması için dayatma yapmakla meşguldü. Daha sonra aynı Avrupa nükleer enerjiyi “yeşil” yani “çevre dostu” olarak olarak tanımladı ama iş işten çoktan geçmişti. Türkiye’nin Rusya ile birlikte yürüttüğü nükleer enerji atağı ise hala sonuçlanmayı bekliyor.

UKRAYNA, ÇİN, TÜRKİYE VE AB’NİN İNADI

Ortaya çıkacak bir krizin Rusya ile savaşa döneceğini bile bile Ukrayna’yı destekleyen Avrupa bir de bağımlı olduğu Rusya doğalgazına ABD baskısı ile yaptırım uygulamaya başlayınca AB genelindeki enerji açığı geçen yıl had safhaya ulaştı. Gemilerle diğer ülkelerden doğalgaz taşıma formülü devreyealındı ama artan enerji maliyetleri üretim sektörü kadar hane halkının da belini büktü.

Çareyi nükleer enerjiye dönmekte ve yenilenebilir enerji kaynaklarını artırmada arayan AB genelinde enerji verimliliği alanında bir atağa kalkıldı. Önümüzdeki 5 yıl içinde enerji depolama çiftlikleri kurularak enerjinin depolanması ve verimlli şekilde kullanılması planlanıyor. AB’nin bu proje için ayırdığı bütçe 1 trilyon euro civarında.  Ancak Çin bataryalarına uygulanan ölçüsüz ilave vergiler ve yaptırımlar AB’ni bu konuda da ABD ve uydularının ürünlerine mecbur kılacak gibi görünüyor? Çünkü Çin, geliştiridiği Lityum İyon geri dönüşüm teknolojisi ile hammadde maliyetlerini çok düşürmüş durumda. Ülke menfaatine uygun olmayan ABD kaynaklı AB politikalarını uygulamamakta direnen ülkeler ise aslında hiç sürpriz değil: Eski Varşova Paktı üyeleri olan Macaristan, Polonya ve Çekya.

Aynı ideolojik körlük ve aslı astarı olmayan tarihsel, dini, kültürel ve sosoyolojik nedenlerle Türkiye’yi üyelik sırasında kasıtlı olarak bekleten AB’nin küresel güç olma fırsatını nasıl kaçırdığı ve Türkiye’nin batı tarafından nasıl bir BRICS ittifakı arayışına itildiği bir başka yazımızın konusu olacak.