Dünya şüphesiz ki 20 Ocak 2017 tarihini unutmayacak çünkü seçim kampanyasını “Amerika’yı Yeniden Muhteşem Yap” (Make America Great Again) ile “Önce Amerika” (America First) gibi korumacı söylemlere dayandıran Donald Trump, 45’inci ABD Başkanı olarak görevine başladı. O günden bugüne kadar geçen 17 aylık sürede  Donald Trump sadece uluslararası ticareti değil iklim değişikliği ile mücadeleyi ve dünya barışını da tehdit eden birçok skandal karara imza attı. Ülkesini Trans-Pasifik Ortaklığı’ndan (Trans-Pacific Partnership – TPP) çıkarmak, TTIP görüşmelerini durdurmak, NAFTA’yı yeniden müzakere masasına yatırmak, Paris Anlaşması’ndan ABD’yi çıkarmak ve İran nükleer anlaşmasından çekilmek, nevi şahsına münhasır ABD Başkanı’nın çok tartışılan kararlarından sadece birkaçı.

Trump’ın tüm dünya tarafından merakla takip edilen bir diğer kararı da mart ayında ithal çeliğe ve alüminyuma getirdiği gümrük vergileriydi. Trump ilk olarak, 1 Mart 2018’de ABD endüstrisini ve istihdamını korumak amacıyla ithal çeliğe yüzde 25 ve ithal alüminyuma yüzde 10 gümrük vergisi getirme kararını kamuoyu ile paylaşmış, bir hafta sonra da Beyaz Saray’da söz konusu düzenlemeyi “bir seçenek değil, ulusal bir zorunluluk” diyerek imzalamıştı. ABD Ticaret Bakanlığının 1962 Ticaret Genişletme Yasası’nın 232’nci Maddesi kapsamında Nisan 2017 tarihinden Ocak 2018’e kadar yürütülen ve ithal çelik ile alüminyumun ülkenin ulusal güvenliğine etkilerini masaya yatıran soruşturmanın ardından Donald Trump’a üç farklı öneri sunuldu. İlk öneri; Brezilya, Çin, Kosta Rika, Mısır, Hindistan, Malezya, Rusya, Güney Afrika, Güney Kore, Tayland, Türkiye ve Vietnam’dan oluşan 12 ülkeden gerçekleşen çelik ithalatına en az yüzde 53 vergi getirilmesi, ikinci öneri tüm ülkelere ihracat kotaları uygulanması, üçüncüsü öneri ise tüm bu ülkelerden alınan çeliğe yüzde 25 vergi getirilmesiydi. Trump son seçeneği tercih ederek küresel gündeme “ticaret savaşları kapıda mı?” manşetleriyle bir kez daha bomba gibi düşmeyi başardı.

Aslında Trump’ın amacı, dünyadaki ham çeliğin yaklaşık yüzde 50’sini üreterek kapasite fazlası elde eden ve bu sebeple ucuz çelik ihracatı yapan Çin’in sol şeritten son sürat gelmesini engellemek. Bu kararı hayata geçirecek düzenleme imzalandığında, devam eden NAFTA müzakereleri sebebiyle Meksika ve Kanada’nın muaf tutulacağı duyuruldu. İthal çelik ve alüminyum fiyatlarının ek vergilerle artırılarak talebin iç piyasaya yöneltilmesini amaçlayan Trump’ın kararı, ülkesindeki çelik işçileri tarafından memnuniyetle karşılanmıştı. Öte yandan Çin’in yanı sıra diğer uluslararası aktörlerden birçok kınama mesajı gelmiş ve özellikle Transatlantiğin iki yakasındaki ilişkiler zorlu bir dönemece girmişti. Öyle ki Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ve Komisyonun Ticaretten Sorumlu Üyesi Cecilia Malmström, Birliğin çıkarlarının Trump’ın kararından olumsuz etkilenmesi durumunda ABD’ye karşı atağa geçmekten geri durmayacaklarını ifade etmişlerdi. Vergilerin 23 Mart 2018’de yürürlüğe girmesinden bir gün önce ABD Ticaret Temsilcisi Robert Lighthizer, Meksika ve Kanada’ya ek olarak AB, Avustralya, Arjantin, Brezilya ve Güney Kore’nin de çelik ve alüminyuma getirilen vergilerden 1 Mayıs’a kadar muaf tutulacağını duyurdu. Daha sonra bu tarih, 1 Haziran olarak değiştirildi ve gergin bekleyiş bir ay daha uzamış oldu.

Gergin Bekleyiş Yerini Dünyadan Misillemeler Korosuna Bırakırken

Ve süre doldu. 31 Mayıs’ta ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross, yaklaşık iki aydır ithal çeliğe ve alüminyuma getirilen gümrük vergisinden muaf olan AB, Kanada ve Meksika’nın muafiyetinin 1 Haziran itibarıyla sona ereceğini; Güney Kore, Arjantin, Brezilya ve Avustralya ile ise anlaşma sağlandığını duyurdu. Açıklamasında Ross, Kanada ve Meksika ile 1994’ten bu yana yürürlükte olan NAFTA’nın yenilenmesine ilişkin görüşmelerin beklenenden uzun sürmesi ve bitiş tarihinin belli olmaması sebebiyle muafiyetin kaldırılmasına karar verildiğini kaydetti. Benzer şekilde Ross, AB ile devam eden görüşmelerin başarıyla sonuçlanmaması ve taraflar arasında bir uzlaşının sağlanamamasından dolayı Birliğin “süresiz ve koşulsuz bir şekilde ek gümrük vergilerinden muaf tutulma” isteğinin yerine getirilmeyeceğini belirtti. ABD Ticaret Bakanı, muafiyetlerin kaldırılmasının müzakerelere devam edilmeyeceği anlamına gelmediğini ifade ederek, açık kapı bırakmayı da ihmal etmedi.

Muhatabının Çin olduğu aşikâr olan vergilerden süresiz muafiyet alamamaları üzerine AB, Kanada ve Meksika’dan çelikteki kapasite fazlasının sebebinin kendileri olmadığına dair sesler yükseldi. Ardından 2017’de ABD’nin 29 milyar dolarlık çelik ithalatının yaklaşık yarısının menşei olan bu üç ticaret ortağından misilleme niteliğinde adımlar peşi sıra geldi. İlk olarak Kanada, kapı komşusundan aldığı et, kahve, şekerleme, kontraplak, pekmez, çelik ve alüminyuma 1 Temmuz itibarıyla 12,8 milyar dolar değerinde ilave vergi getirme kararı aldı. Trump’ın seçim kampanyası boyunca sınırına duvar örmeyi taahhüt ettiği Meksika’nın Ticaret Bakan Yardımcısı Juan Carlos Baker da kararın ardından sosyal medyada yaptığı paylaşımda, “Meksika, ABD’nin Kuzey Amerika’da ticareti bozan tek taraflı ve korumacı önlemlerini kuvvetli bir şekilde reddediyor” ifadesini kullandı. Bu kapsamda Meksika, ABD’den ithal edilen ve misilleme vergisi uygulanabilecek domuz eti, elma ve peynir gibi toplamda 3 milyar dolara tekabül eden ürünlerin bir listesini çıkardı.

Mart ayının başında ithal çeliğe ve alüminyuma ek gümrük vergisi getirilmesi kararının açıklanmasından geçici muafiyete kadar geçen sürede ABD ile ilişkilerindeki ipler bir hayli gerilen AB’nin ise 2017 rakamlarına göre 6,4 milyar avroluk ihracatı bu vergilerden etkilenecek. O dönemde AB, ABD’nin vergileri yürürlüğe koyması durumunda Harley Davidson marka motosikletlerin, Levi’s marka kotların, Bourbon viskisinin, fıstık ezmesinin, yaban mersininin, süt ürünlerinin ve portakalın da aralarında bulunduğu bir dizi Amerikan ürününe vergi getireceğini açıklamıştı. Bunun karşılığında Trump boş durmamış ve AB’nin bunu yapması durumunda Birlikten ve özellikle Almanya’dan ithal edilen otomobillere ek vergi koyacağını söyleyerek, AB’nin otomotiv sektörünü apaçık tehdit etmişti.

31 Mayıs’ta ABD Ticaret Bakanı Ross’un vergilerden AB’nin artık muaf tutulmayacağını açıklamasının ardından Komisyon Başkanı Juncker, bunun DTÖ kurallarıyla örtüşmediğini ve bariz bir şekilde korumacılık olduğunu dile getirdi. Açıklamasında direkt Çin’den bahsetmese de çelikteki kapasite fazlasının sorumlusunun AB olmadığını belirten Juncker, ABD ile son aylarda bu soruna yönelik çözüm yolları aramaya çalıştıklarını ama hem ABD’nin buna çok yanaşmadığını hem de artık Birliğin ekonomisinin açıkça tehdit edildiği bir ortamda AB’nin işbirlikçi tutumunu devam ettirme taraftarı olmadığını vurguladı. Birliğin çıkarlarını korumak için uluslararası ticaret kurallarına uygun bir şekilde AB’nin, DTÖ’nün ihtilafların halli mekanizmasına başvuracağını kaydeden Komisyon Başkanı, ABD’den ithal edilen bazı ürünlere ek vergi getirileceğini tasdikledi.

Juncker’e benzer şekilde Komisyonun Ticaretten Sorumlu Üyesi Malmström de Donald Trump’ın ithal çeliğe ve alüminyuma getirilen vergilerden artık AB’nin muaf tutulmayacağını açıkladığı günü “dünya ticareti için kötü bir gün” olarak niteledi. Birliğin bu sondan kaçınmak ve vergilerden tamamıyla, süresiz ve koşulsuz olarak muaf tutulmasını sağlamak için tüm adımları attığını, ancak ABD’nin her seferinde ticari kısıtlama tehdidini kullandığını belirten Malmström, AB’nin iş yapma anlayışının bu olmadığının altını çizdi. Juncker ile ağız birliği eden Malmström, ABD’ye verilecek cevabın DTÖ’nün ihtilafların halli mekanizması çerçevesinde olacağını ve ABD’nin haksız yaptırımları karşısında Birliğin ekonomisini korumak için gerekli dengeleyici adımların atılacağını ifade etti. Bu amaçla hazırlanan ve üçte birini ithal tarım ürünlerinin oluşturduğu listede, Birliğin vergi uygulamayı düşündüğü ABD ürünleri arasında 1 milyar dolar değerindeki çelik ve alüminyum da yer alıyor. Listeyi 18 Mayıs’ta DTÖ’ye sunan AB, bu vergileri 30 gün içinde hayata geçirebilir. AB’nin ayrıca ABD’ye eskisi gibi çelik ve alüminyum satamayacak Çin’den Birliğe yönelmesi muhtemel ithalatlar için de ekonomisini koruma yoluna gitmesi muhtemel.

Trump’ın ithal çeliğe ve alüminyuma getirilen ek vergileri AB, Meksika ve Kanada’ya da uygulama kararı, 8-9 Haziran’da Kanada’nın Quebec eyaletinin Charlevoix kasabasında 44’üncüsü düzenlenen G7 Zirvesi öncesindeki maliye bakanları toplantısının da ana gündem maddesiydi. ABD, Kanada, Almanya, Fransa, İtalya, Japonya ve Birleşik Krallık’ın yer aldığı dünyanın en gelişmiş yedi ekonomisinden oluşan G7’nin ABD dışındaki altı üyesi, Vaşington’a vergileri yürürlüğe koymaması için çağrıda bulundu. ABD adına Hazine Bakanı Steve Mnuchin’in katıldığı toplantının ardından ortak bir açıklama yapılmaması, keskin fikir ayrılıkları şeklinde yorumlandı. G7’den yükselen sesler arasında ayrıca kararın ardından Trump ile telefonla görüşen Fransa Cumhurbaşkanı Macron’dan vergilerin yasa dışı olduğuna dair açıklama, ülkenin Maliye Bakanı Bruno Le Maire’nin “birkaç gün içinde ticaret savaşı başlayabilir” uyarısı ve Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun vergilerin kesinlikle kabul edilemez olduğu söylemi de yer aldı. ABD Başkanı Trump ise tüm bu tepkilere, ülkesinin yıllardır uluslararası ticarette tabiri caizse “kazıklandığını” ve artık akıllı olma zamanının geldiğini ifade eden bir sosyal medya mesajıyla karşılık verdi.

Türkiye Bu Kâbus Senaryosunun Neresinde?

Mart ayında Trump’ın ithal çeliğe ve alüminyuma ek vergi getirme kararının ardından dünyanın sekizinci büyük çelik üreticisi olan ülkemizdeki iş dünyası temsilcileri çok fazla umutsuzluğa düşmemişti. Çünkü getirilen vergiler sadece Türkiye’ye değil, Meksika ve Kanada dışında tüm ülkelere uygulanacaktı. Bu kararın ülkemizdeki çelik ve alüminyum sektörlerini tereddüde düşüren tek yanı Türkiye ile aynı ürün gamında yer alan Meksika’nın ABD’den vergi muafiyeti almış olmasıydı, çünkü ABD Türkiye’den ithal edeceği çelik ve alüminyumu Meksika’dan ikame edebilirdi. ABD’nin ithal çeliğe ve alüminyuma ek vergi getirmesinin ardından 26 Mart’ta AB de artık ABD’ye eskisi gibi ihraç edilemeyecek ürünlerin kendisine yönelmesinin önünü kesmek amacıyla 26 tane çelik ürününün ithalatına ilişkin soruşturma başlattı. Bunun Türkiye’yi olumsuz etkilemesi endişesi hâlâ geçerliliğini koruyor. Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) verilerine göre son iki ayda ihraç edilen çelik miktarında azalma var. Mevcut durum devam ederse çelik ihracatında yaşanan düşüşün tüm yılı etkisi altına alabileceği ifade ediliyor. Ayrıca nisan ayında ülkemizdeki ham çelik üretiminde yüzde 3,1’lik bir düşüş yaşandı. Oysaki 2018’in ilk çeyreğinde ham çelik üretimimiz yüzde 5,1 artarak 12,5 milyon tona ulaşmıştı.

Türkiye’nin 2017 yılında ABD’ye ihraç ettiği 1,4 milyar dolarlık çelik ile 60 milyon dolarlık alüminyumda ek vergilerle yaşanacak kaybın 266,5 milyon dolar olacağı hesaplandı. Bunun ardından ABD’den ithal edilen 1,8 milyar dolar değerinde kömür, kâğıt, ceviz, badem, tütün, pirinç, viski, otomobil, kozmetik, makine ve petrokimya ürünlerine 266,5 milyon dolar vergi yükü getirecek tedbirlerin uygulanmasına karar verildi. Mayıs ayında ABD’de temaslarda bulunan Ekonomi Bakan Yardımcısı Fatih Metin, ithal çeliğe ve alüminyuma getirilen ek vergiler konusunda Türkiye lehine bir gelişme yaşanmazsa DTÖ’ye başvurulacağını ve hesaplanan vergilerin yürürlüğe koyulacağını belirtti. Beklenen olumlu gelişme yaşanmadı ve 22 Mayıs’ta Türkiye, Trump’ın ithal çeliğe ve alüminyuma getirdiği vergilerle eş değerde olacak şekilde ABD’den ithal edilen 22 ürüne vergi koyacağını DTÖ’ye bildirdi. 21 Haziran itibarıyla yürürlüğe girmesi planlanan vergilerden en yüksek olanları yüzde 40 ile alkollü içeceklere ve yüzde 35 ile otomobil ve motorlu araçlara gelecek. Ayrıca otomobillere uygulanacak vergilerden sadece Amerikan markalarının değil bazı modellerini ABD’de üreten Mercedes ve BMW gibi Alman markalarının da etkilenmesi bekleniyor.

Bir de madalyonun diğer yüzünden bakarak şunu belirtmemiz gerekir ki; AB eğer vergi muafiyeti alsaydı, ABD ile vergilerden etkilenmeden yapacağı çelik ve alüminyum ticareti, Birliğin ülkemiz ile sanayi ve işlenmiş tarım ürünlerinin serbest dolaşımına imkân sağlayan Gümrük Birliği kapsamında Türkiye’ye aynı avantajı sağlamayacak ve asimetrik bir durum ortaya çıkacaktı. Benzer şekilde Türkiye her ne kadar DTÖ’ye ek vergiler için başvurmuş olsa da aynı ürün gamında yer aldığımız Meksika’nın vergi muafiyetini kaybetmesi, küçük de olsa bir ihtimal önümüzdeki günlerde Trump’ın ülkemiz için fikrini değiştirmesini sağlayabilir. Ancak 45’inci ABD Başkanı’nın 17 aydır resmen parmağında oynattığı küresel ticaretin, misillemelerle her geçen gün kutuplaştığını ve sık sık yinelenen DTÖ kurallarına bağlılığın sadece lafta kalabileceği o kâbus senaryosuna doğru giderken, köprüden önceki son çıkışın artık kaçmakta olduğunu üzülerek söyleyebiliriz.

Merve Özcan, İKV Uzman Yardımcısı

https://bulten.ikv.org.tr/?ust_id=9288&id=9290