Başkan Erdoğan: “Türk Ordusu, 45 yıl önce attığı adımı gerekmesi halinde yine atmakta tereddüt etmeyecek”

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Erdoğan: “Türk Ordusu, 45 yıl önce attığı adımı gerekmesi halinde yine atmakta tereddüt etmeyecek” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı dolayısıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya mesaj gönderdi.
Erdoğan, “Sayın Cumhurbaşkanı, Kıbrıs Türkü’nü barış ve özgürlüğe kavuşturan 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı’nın 45’inci yıl dönümünde, Türk milleti ve şahsım adına Kıbrıs Türk halkının Barış ve Özgürlük Bayramı’nı en kalbi duygularımla kutlarım.” ifadesiyle başlayan mesajında, şöyle devam etti:
“Türkiye, Barış Harekatı’nı, Kıbrıs Adası’nın eşit sahiplerinden biri olan Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarını korumak amacıyla gerçekleştirmiştir. Bu konudaki kararlılığımızı tüm dünya bugün de görmektedir. Kıbrıs’ı kendi vatanından ayrı tutmayan kahraman Türk ordusunun, Kıbrıs Türkü’nün canı ve güvenliği söz konusu olduğunda, 45 yıl önce attığı adımı gerekmesi halinde yine atmakta tereddüt etmeyeceğinden kimse şüphe duymamalıdır.”
Barış Harekatı’nın 20 Temmuz 1974’te, uluslararası hukuka uygun bir biçimde, diplomasinin tüm yolları tüketildikten sonra gerçekleştirildiğine işaret eden Erdoğan, Kıbrıs meselesinde uluslararası meşruiyetin, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Türkiye’nin temel ilkelerinin başında geleceğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kıbrıs’ta olası bir çözüm, ancak Kıbrıs Türkü’nün siyasi eşitliğinin teminat altına alındığı, güvenlik kaygılarının karşılandığı koşullarda gerçekleşecektir. Ada’daki gerçeklerin gereği olan bu hedeften hiçbir koşulda vazgeçilmeyecektir. Türkiye, her halükarda Kıbrıs Türkü’nün refahının, güvenliğinin ve geleceğinin garantisi olmaya devam edecektir. Ada’nın ve bölgenin zenginliklerinin sadece kendilerine ait olduğunu zannedenler, bugün olduğu gibi gelecekte de karşılarında Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kararlılığını bulacaklardır.” ifadelerini kullandı.
Bu minvalde Türkiye’nin, Ada’da adil ve kalıcı çözümün sağlanması için, Doğu Akdeniz’de gerginliğin değil, barışın hüküm sürmesi için tüm imkanlarını kullanacağını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
“Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki dayanışmanın, Türk halkı ile Kıbrıs Türk halkının karşılıklı bağlılığının gücünü sorgulayanlar, ne kadar büyük bir yanılgı içinde olduklarını acı tecrübelerle anlamışlardır. Kıbrıs Türkü, büyük Türk milletinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu gerçeği değiştirme hayali içinde olanlar beyhude bir amaç uğruna çabaladıklarını er ya da geç fark edeceklerdir. Bu duygu ve düşüncelerle, milli davamız uğruna canlarını veren aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle, gazilerimizi şükran ve saygıyla yad ediyor, Kıbrıs Türk Halkı’na barış, huzur ve mutluluklar temenni ediyorum.”

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay: “Çözüme varız ancak oyalama taktiklerini de kabul edemeyiz”

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, “Çözüme varız ancak oyalama taktiklerini de kabul edemeyiz” dedi.
Oktay, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı kutlamaları kapsamında Lefkoşa Dr. Fazıl Küçük Bulvarında düzenlenen törende konuştu.
“Kalpleri her daim Kıbrıs Türkleriyle birlikte atan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Türk milletinin sevgi ve selamlarını” ileten Oktay, Barış Harekatı’nın Kıbrıs Türkü’nü hedef alan baskı, terör ve insanlık dışı sindirme çabalarına son verdiğini söyledi.
Harekatın Kıbrıs Türk halkını zulümden kurtararak, özgürlük ve refaha kavuşturduğunu, Ada’nın geleceğine güvenle bakabilmesini sağladığını anlatan Oktay, şunları söyledi:
“20 Temmuz tarihi, Kıbrıs Türk halkının barış ve güvenlik ideali doğrultusunda hak ve hukukunun eşit statü ile korunması yönündeki kararlılığımızın, bunu unutmak isteyenlere ısrarla hatırlatılması için bir vesiledir. Türkiye, o gün dünyaya, Kıbrıs Türkü’nün yalnız olmadığını ve yalnız bırakılmayacağını net şekilde göstermiştir. Bunun yanı sıra, uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan hak ve yükümlülüklerimiz çerçevesinde, derin acıların tekrarlanmasına asla izin vermeyeceğimizin de tarihi bir taahhüdü olmuştur.”
Oktay, Türkiye olarak bölgede barış ve güvenliğin sağlanmasını şiar edindiklerini, bu doğrultuda amaçlarının bölgenin bir iş birliği sahasına dönüşmesi, bu iş birliğinin de sürekli biçimde istikrar ve refah üreten bir mekanizma haline gelmesi olduğunu vurguladı.
Kıbrıs meselesine başlangıcından bu yana aynı anlayışla yaklaştıklarını anlatan Oktay, şöyle devam etti:
“Türkiye ve Kıbrıs Türk halkı, meselenin eşit ortaklık temelinde, adil ve kalıcı biçimde çözüme kavuşturulmasını amaçlamış, doğru olanı sabırla takip etmiş ve bu doğrultuda fedakarlıktan da çekinmemiştir. Kıbrıs meselesi, bir siyasi irade meselesidir. Türk tarafı iradesini çözümden yana, eşitlikten yana koyarken, Rum tarafı çözümsüzlükten yana, eşitsizlikten yana ortaya koymaktadır. Rum tarafının Kıbrıs Türkü ile siyasi gücü paylaşmak istemediği de açıkça bilinmektedir ancak biz, her şeye rağmen Kıbrıs’ta Ada’nın ortak sahibi olan iki halkın kurucu iradesini esas alan, müzakere edilmiş çözümün ulaşılabilir bir hedef olduğuna olan inancımızı sürdürmek istiyoruz. Bugün yine ‘çözüme varız’ diyoruz. Kıbrıs Türkü’nün siyasi eşitliğini garanti altına alan ve güvenlik endişelerini karşılayan adil bir çözüm için biz varız ancak müzakere etmek için müzakere etmeyi ya da tek taraflı çıkarlardan beslenen oyalama taktiklerini kabul edemeyiz.”
Oktay, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının Ada’ya barışın ve istikrarın gelmesi için bir fırsat olarak kullanılması gerektiğini en başından beri savunduklarını dile getirdi.
Doğu Akdeniz’de hem Türkiye’nin kıta sahanlığındaki hak ve çıkarlarını hem de Kıbrıs Türkü’nün hak ve çıkarlarını koruyacaklarını ve gereken adımları atmaktan çekinmeyeceklerini her vesileyle vurguladıklarını anlatan Oktay, sondaj gemisi Fatih’in Kıbrıs Ada’sının batısında, Türkiye’nin kıta sahanlığında faaliyetlerine devam ederken, diğer sondaj gemisi Yavuz’un KKTC tarafından Türkiye Petrollerine verilen ruhsat sahalarında yer alan Karpaz-1 kuyusuna intikal ettiğini anımsattı.
Ayrıca sismik araştırma gemisi Barbaros Hayreddin Paşa’nın bölgede faaliyetlerini sürdürürken, Oruç Reis sismik araştırma gemisinin de yakın zamanda bölgeye ulaşacağını söyleyen Oktay, şunları kaydetti:
“Bilinmelidir ki; Türkiye, bu konuda tek vücut, tek ses, tek yürektir. TBMM’de grubu bulunan dört siyasi parti, 18 Temmuz’da yayımladıkları ortak bildiriyle Doğu Akdeniz bölgesinde milletimizin hak ve menfaatlerini korumayı hedefleyen her politik girişimin, aldığı her tedbirin, attığı her adımın sonuna kadar desteklendiğini tüm dünyaya ilan etmişlerdir. Yüce Meclisimizin bu güçlü desteği, Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerimize dair kararlılığımızı daha da perçinlemiştir. Öteden beri kuvvetle vurguladığımız tüm adımları sahada birer birer eyleme dönüştürdük, dönüştürmeye de devam edeceğiz. Bunu kabullenmeyen Rum tarafı, Avrupa Birliği üyeliğini suistimal ederek oluşturduğu algıyla, ülkemizin faaliyetlerini durdurabileceğine inanmaktadır.
Avrupa Birliği Dış İlişkiler Konsey Toplantısı sonuç bildirgesinde açıklanan arama ve sondaj faaliyetlerimize yönelik yaptırımlar gibi baskılara da asla boyun eğmeyeceğiz. Rum tarafı, çözümden değil sorundan yana tavır takınarak, Kıbrıs Türk tarafının hidrokarbon kaynaklarına ilişkin hakkaniyet temelinde yaptığı, ortak komite kurulması teklifini de içeren, 13 Temmuz tarihli önerisini görüşmeye bile yanaşmamıştır. Rumlar, çözümsüzlükten güç almakta, çözümsüzlüğün bedelini de Kıbrıs Türk tarafına ödetmek istemektedir.”
Uluslararası toplumun “doğruya doğru, yanlışa yanlış” deme vaktinin geldiğine dikkati çeken Oktay, Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC) rağmen düzensizliğin düzen kabul edildiği süreçlerin ulus üstü kurumlar tarafından meşru karşılandığını söyledi.
“Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon faaliyetlerine aynı kararlılıkla devam edecek, kimsenin Kıbrıs Türkü’nü yok saymasına izin vermeyeceğiz.” diyen Oktay, tüm çabalarının daha gelişmiş ve kendi kendine yeten bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için olduğunu ifade etti.

KKTC Başbakanı Ersin Tatar: “KKTC devleti her zaman TC ile güçlenmeye devam edecektir” 
Başbakan Ersin Tatar, “KKTC devleti her zaman TC ile güçlenmeye devam edecektir” dedi. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve beraberindeki heyet, Başbakan Ersin Tatar’ı ziyaret etti.
Başbakan Ersin Tatar, Oktay ve beraberindeki heyeti KKTC’de ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, bu yıl Mutlu Barış Harekatı’nın 45. yılının kutlandığını anımsattı.
Dönemin Türkiye Başbakan’ı Bülent Ecevit’in verdiği isabetli karar ile Kıbrıslı Türklerin özgürlüğüne ve bağımsızlığına kavuştuğuna işaret eden Başbakan Tatar, Türkiye’nin 1960 anlaşmalarından kaynaklanan garantörlük hakkından dolayı adaya müdahale ederek, adaya huzur ve barış getirdiğini söyledi.
Mübadele anlaşmasından sonra Kıbrıs’ta iki ayrı devlet kurulduğunu, o günden bu güne de barışın devam ettiğini ifade eden Başbakan Tatar, son dönemlerde Doğu Akdeniz’de yaşananlara değindi.
Başbakan Tatar, Türkiye’nin, KKTC’yle işbirliği içinde, Kıbrıslı Türklerin hak ve çıkarlarının korunması için gösterdiği çabanın, KKTC’nin ne kadar önemli bir devlet olarak ortaya çıktığının önemli bir göstergesi olduğunu söyledi.
Türkiye ile karşılıklı ilişkilerin gelişmesi, kültürel, siyasi ve ekonomik bağların gelişmesinin önemine işaret eden Başbakan Ersin Tatar, çeşitli kültürel faaliyetlerle gençlere yönelik yapılacak bir takım çalışmaların, Türkiye ile KKTC’nin daha da kaynaşabilmesi adına önemli olduğunu vurguladı.
“Türkiye ile KKTC’nin arasındaki bağların güçlendirilmesi hepimizin görevidir” diyen Başbakan Tatar, hükümetlerinin, TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konudaki hassasiyetini takdir ettiğini ve çok önemsediği dile getirdi.
Kıbrıslı Türklerin bu günlere kolay gelmediğini ifade eden Başbakan Tatar, bu süreçte Türkiye’nin Kıbrıslı Türklerin hep yanında olduğuna ve yanında olmaya devam ettiğine dikkat çekti.
Yapısal reformlar ve üretime yönelik çalışmalarla KKTC’nin daha güçlü hale getirileceğini, halkın refahının daha da artırılacağını söyleyen Başbakan Tatar, bu anlamda Türkiye’nin gerçekleştirdiği asrın projesi diye adlandırılan su projesinin önemine değindi.
Bu projenin ve ada genelindeki su borularının tamamlanması arzusunda olduklarını belirten Başbakan Tatar, KKTC’de altyapı da dahil olmak üzere, çeşitli alanlarda üretken ve verimli pozisyonunu artırarak, rekabet edilebilirliğini güçlendirmek, ekonomik anlamda, hem ticareti hem de çeşitli sektörleri olgunlaştırmanın ve güçlü bir ekonomi yaratmanın başlıca görevleri olduğunu kaydetti.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay da, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı nedeniyle KKTC’de bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, Kıbrıslı Türklere Türk milletinin selamlarını iletmek istediklerini söyledi.
1974’ün ve öncesinin bir daha yaşanmaması temennisinde bulunan Oktay, barış isteniyorsa her şeye hazır olmak gerektiğini, gelecekteki barışın çok daha güçlü temellere oturtulabilmesi için geçmişin çok iyi bilinmesi gerektiğini vurguladı.
20 Temmuz 1974’ten bu yana geçen süreçte kurum ve kuruluşlarıyla çok güçlü bir KKTC yaratıldığını, kurumsal bir yapı oluşturulduğunu ifade eden Oktay, KKTC’de sürekli artan bir refah seviyesi ile bunun çok daha gelişmesi gerektiğini, Türkiye Cumhuriyeti olarak her zaman KKTC’nin yanında olduklarını söyledi.
Oktay, “KKTC’deki vatandaşlarımızın refah seviyesi sürekli artan bir trendde gelişerek devam ediyor. Biz refah seviyesinin daha ileri aşamalara çıkmasını istiyoruz. Biz sadece savaş zamanında, askeri alanda değil her alanda Kıbrıs Türk’ünün yanındayız” şeklinde konuştu.
Kıbrıs’ta yapısal reformların güçleniyor olmasının önemine işaret eden Oktay, işadamlarının KKTC’de iş yapmak istediğini, ancak bazı alanlarda önlerinin açılmasına ihtiyaç olduğunu, iş dünyasından verilen bu mesajın da çok önemli olduğunu dile getirdi.
“Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla, somut işbirliği anlamında bugün itibarıyla 750 Milyon TL’lik bir kaynak aktarımı ile ilgili ilk dilimi serbest bırakıyoruz” diyen Oktay, aktarılan kaynağın devam eden bir çok yatırım ve hizmetin hızlandırılması adına can suyu olacağını, hizmetlere ivme kazandıracağını kaydetti.
TC ile KKTC arasında sosyal ve kültürel ilişkilerin önemine de işaret eden Oktay, Kıbrıslı gençlerin Türkiye’deki gençlerle bir arada, karşılıklı iletişim halinde olmalarının önemini vurguladı.
Gençlerin birlik ve beraberliğinin iki toplumu daha da birleştireceğini, bir arada tutacağını belirten Oktay, Türkiye Cumhuriyeti Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın gençlik kampları programında Türkiye’deki gençlere sağlanan tüm imkanların bundan böyle KKTC’li gençlere de sunulacağını anlattı.
Oktay, bu kamptan Türkiye’deki herhangi bir genç nasıl faydalanıyorsa, KKTC’deki gençlerin de aynı şekilde ve şartlarda faydalanacağını söyledi.
Öte yandan bugün açılışı olan ODTÜ Kalkanlı Teknoloji Vadisi’nin önemine de işaret eden Oktay, teknoloji vadisinin KKTC’nin ekonomisine katma değer sağlayacağını aktardı.
Fuat Oktay, karşılıklı şehirlerin tanıtımını içeren etkinlikler yapılması için de girişim başlattıklarını, bunun KKTC ekonomisine de katkısı olacağını, sosyal anlamada da karşılıklı şehirleri birbirine bağlayacak ve somut projelerin gelişmesine vesile olacağını kaydetti.
Oktay, “TC olarak irademiz, duruşumuz her zaman nettir” diyen Oktay, enerji konusundaki çalışmaların da devam ettiğini sözlerine ekledi.

KKTC Dışişleri Bakanı Kudret Özersay: “Maraş’a dokunmak ve statükonun tekerine çomak sokmak gerek”

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, “Kapalı Maraş’a dokunmak ve statükonun tekerine bir çomak sokmak gerekir.” dedi.
Bakan Özersay, kapalı Maraş’ın açılması süreci, Doğu Akdeniz’deki gelişmeler, Rumlarla yürütülen müzakere süreci ve güncel konularla ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Özersay, Doğu Akdeniz’deki gelişmelerle kapalı Maraş’ın açılmasını ilişkilendirmediklerini ve böyle bir noktadan hareket etmediklerini söyledi.
Kendilerine zaman zaman Doğu Akdeniz’deki meseleyle Maraş konusunun ilişkilendirilmesi hususunda sorular geldiğini ifade eden Özersay, “Kıbrıs Rum tarafı bunu (Maraş’ı) kendileriyle oturup konuşmamız gerektiğini söylüyorlar. İki tarafın oturup konuşması ve Birleşmiş Milletler (BM) yönetimi altında açılması gerektiğini söylüyorlar. O bağlamda Doğu Akdeniz’deki doğal gaz meselesiyle ilgili kendilerine bir cevap veriyoruz. ‘Bize de ait olduğunu kabul ettiğiniz doğal gazı gelin konuşalım, birlikte karar verelim ve paylaşalım dediğimizde, hayır bu benim egemenlik meselem, senle konuşmam, diyorsun da ben, KKTC’nin toprak parçası olan, askeri bölge statüsünde ve benim egemenliğimde olan kapalı Maraş’ı neden senle oturup konuşayım ki?’ Eğer Kıbrıs Rum tarafı bazı şeylerin daha farklı olmasını istiyorsa, önce kendi tutum ve davranışlarına bakmak zorundadır.” diye konuştu.
Özersay, kapalı Maraş konusunun “şimdi” gündeme gelmesine ilişkin de Kıbrıs müzakerelerinin 1968’de başladığını, yarım asırdır kapsamlı çözüm bulunamadığını ve yakın gelecekte olacağı yönünde bir perspektif ve umudun dahi olmadığını anlattı.
Bakan Özersay, şöyle devam etti:
“O halde kapsamlı çözüm bağlamında ve toprak ayarlamasının parçası olarak düşünülmüş olan kapalı Maraş’la ilgili neden beklemeye devam edelim. Hayat devam ediyor sonuçta. Neden yine kapsamlı çözümün konusunu teşkil eden bu Ada’nın başka yerlerinde hayat devam ediyor da neden kapalı Maraş’ta hayat dondurulsun ve orada kalsın? Kapalı Maraş geçen yıllar içerisinde Kıbrıs’taki statükonun sembolü durumuna dönüşmüştür. Dolayısıyla 50 yıldan sonra müzakerelerden bir sonuç çıkmamışken, taraflar arasında bir ortak vizyon yokken, bir öngörüde bulunmak dahi mümkün değilken artık kapsamlı çözümün dışında kapalı Maraş’a dokunmak ve statükonun tekerine bir çomak sokmak gerekir. İnsanların algısında da realitede de bunu kırmak gerekir çünkü biraz akıl dışı bir durum var orada.”
Halihazırda bir kapsamlı çözüm müzakeresi olmadığını dile getiren Özersay, Maraş’ın o bağlamda konuşulmasının manasız olduğuna dikkati çekti.
Özersay, KKTC’deki mevcut hükümetin ortakları arasında Maraş’ın geleceğine ilişkin örtüşen bir vizyon olduğunu belirterek, “Maraş, hükümet programında yok ama hükümetin örtüşen bir vizyonu olduğu için bilimsel verileri ortaya çıkarıp, o verilere göre doğru politikayı şekillendirip, ileride hayata koyma düşüncesindeyiz.” ifadelerini kullandı.
Kıbrıs’ta kapsamlı bir çözüm bulunamıyor olmasının, daha da önemlisi federal bir ortaklığın kurulamıyor olmasının bazı nedenleri olduğunu kaydeden Özersay, “Kıbrıs Rum toplumu, yönetimi ve zenginliği Kıbrıs Türk topluluğuyla paylaşmaya hazır değil. Oysa federal ortaklıklarda en önemli unsurlardan bir tanesi ilgili tarafların yönetimi ve zenginliği paylaşmaya hazır olmasıdır. Kıbrıs Rumlarında bu yok. 2004’te BM Genel Sekreteri’nin bu doğrultuda kendi tespiti var.” dedi.
Özersay, federal ortaklığın hem kurulabilmesi hem de yaşatılabilmesi için karşılıklı güvene ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, Kıbrıs’ta bir güven sorunu olduğunun altını çizdi. Bakan Özersay, şunları söyledi:
“Tarafların bir uluslararası uyuşmazlığı, özellikle bir etnik uyuşmazlığından bahsediyorsak, çözme yönünde aynı olmasa bile en azından birbirine yakın bir ihtiyaç hissetmeleri gerekiyor. Bu karşılıklı ihtiyaç özellikle Kıbrıs Rum tarafının içinde bulunduğu koşullar itibarıyla yok. Rum tarafı, Kıbrıs sorununu çözmeden de AB üyesi olabiliyorsa, tek yasal hükümet muamelesi görebiliyorsa ve doğal gazı tek başına çıkarıp dünya piyasalarına aktarabileceği kendilerine söyleniyorsa, ‘Neden Kıbrıs sorununu çözsün?’ diye haklı bir soru ortaya çıkıyor. Bu şartlar bulunmadığı içindir ki federal ortaklık çok gerçekçi görünmüyor. O zaman iki seçenek kalıyor. Ya mevcut şartları değiştirmek için birileri bir şey yapmalı, o zaman bir federal ortaklık kurulur, ya da mevcut şartları veri olarak kabul edip federal ortaklık dışında başka türlü bir ortaklık kurulması için artık yeni fikirleri konuşmamız gerekir.”
Kıbrıs’taki yeni fikirlerin adının henüz konulmamış olmasının özel bir sebebi olduğuna dikkati çeken Özersay, “Çünkü Kıbrıs’ta pek çok kavram, ya belli siyasiyle ya da belli bir dönemle ilişkilendirilmiş veya karşılıklı suçlama için kullanılmış ve o kavramların içi boşaltılmış durumda. Örneğin, Kıbrıs’ta yine bir ortaklık türü olan konfederasyon kelimesinden bahsettiğinizde sizi otomatik olarak çözüm karşıtı ilan edebiliyorlar çünkü geçmişte çözüm olmasına karşı olanlar konfederasyon demişler. Ya da 2 devletin kendi arasında kuracağı ilişkiden bahsettiğinizde, ayrılıkçı olduğunuz veya bir çözüme karşı olarak suçlanabiliyorsunuz. O nedenle belli bir kavram kullanmaktan imtina etmek gerektiğini düşünüyorum, esas olan içeriktir. Tarif ettiğim şartlar bağlamında olabilecek şey, iki taraf arasında paylaşmaya dayalı bir federasyon yerine, iş birliğine dayanan bir ortaklık kurmaktır. Bunu da kademeli olarak yapmaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Kıbrıs’ta ortaya çıkacak devletin nasıl olacağı konuşulduğunda, iki tarafın en temel noktalarda dahi aynı cümleleri kurmalarına rağmen farklı şeyleri anladıklarına dikkati çeken Özersay, Ada’da bir ortak vizyon eksikliği olduğunu vurguladı.
Özersay, Doğu Akdeniz’de Türkiye ile Kıbrıs Türk tarafının, gayri adil olan bir durumu adil bir noktaya çekmek için dengeleyici adımlar attığını söyledi.
Bakan Özersay, şunları kaydetti:
“Biz, 2011’e kadar sadece protesto eden, sahada olmayan, diğer tarafın sahada yaptıklarına karşı olduğunu söyleyen konumundaydık. Sadece protesto mektupları yazıp, BM ve AB’ye gönderirdik. Bugün için atılan adımlar, gerginlik yaratmaya dönük adımlar değildir. Bilakis, bir Amerikan şirketi orada kazı yapabiliyorsa, bir Türk şirketi de kazı yapar. Bir Fransız, İtalyan şirketi kazı yaptığı gibi bir Türk şirketi de kazı yapabilir. Kıbrıslı Rumlar bu zenginliğin ortağı olarak lisans verdiği gibi, Kıbrıslı Türkler de bu zenginliğin ortağı olarak lisans verir. Onlar, sismik araştırma yaptırabildiği gibi biz de sismik araştırma yaptırabiliriz. Rumlar, komşu ülkelerle deniz yetki alanı sınırlandırması anlaşması gibi münhasır ekonomik bölge anlaşmaları yaptılar, biz de Türkiye Cumhuriyeti ile kıta sahanlığı sınırlandırma anlaşması yaptık. Yani aslında bizim faaliyetlerimiz, onların faaliyetlerini önlemeye dönük faaliyetler değil, dengelemeye dönük faaliyetler olmuştur. Artık bu denge kuruldu. Dolayısıyla bizim yaptığımız kontrollü bir gerginlik bile değil çünkü gerginlik yaratmıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Özersay, Kıbrıslı Rumlar kaynakları çözüm olmadan kullanabilirken Kıbrıslı Türklerin kullanım hakkının çözümden sonraya ertelenme talebinin adil bir yaklaşım olmadığını belirtti.
Oturup kapsamlı çözümü beklemeye gerek olmadığının altını çizen Özersay, “Kapsamlı çözümü bir ön şart olarak ortaya koymaya gerek yoktur. Bundan önce spesifik bir konuda, yani enerji veya doğal zenginlikle ilgili alanlarda tarafların konuşması ve iş birliği yapması gerekir. Hatta bu bazı başka alanlarda başlangıç olan bir iş birliğinin daha ileri taşınmasında bir fırsat da olabilir.” diye konuştu.
Özersay, AB’nin hatası sebebiyle Kıbrıs’ta 2004’te çok önemli bir fırsat kaçırıldığını belirterek, “O dönemde bir ‘şarta bağlama’ yaklaşımı yapılmadı. Eğer 2004’te Kıbrıslı Rumlara AB’ye üye olabilmeniz için ‘çözüme evet demeniz gerekir.’ denilmiş olsaydı, durum çok daha farklı olurdu. Bugün için Kıbrıslı Rumlara ‘Bu doğal gazdan yararlanabilmeniz için Kıbrıs sorunun çözümü değil Kıbrıs Türklerinin rızasını da almanız gerekir.’ denilse burada bölgesel anlamda ciddi bir barış ortamı oluşmaya başlayacaktır diye düşünüyorum. Bu bizi bir kapsamlı çözüme de götürür ve iyi bir başlangıç olur.” dedi.
Özersay, uluslararası aktörlerin ellerindeki gücü kullanması, iki taraf arasında doğal gazla ilgili iş birliği başlaması ve bölgesel aktörlerin bu iş birliği ile diyalog platformunun içine dahil olması halinde, Doğu Akdeniz’in çok daha istikrarlı ve güvenli bir bölgeye dönüşeceğini söyledi.
İki taraf arasında karşılıklı bağımlılığın ancak böyle gelişebileceğini anlatan Özersay, “Bu karşılıklı bağımlılık ilişkisi, ilişkileri bozmaktan kaçınmaya yönlendirir. Çatışmadan uzak durmaya yönlendirir. Daha ölçülü davranmaya yönlendirir. O nedenle önümüzde karşılıklı bağımlılığı geliştirecek somut fırsat vardır, bu da doğal gaz konusudur. Bölgedeki aktörleri iş birliğini yapmaya yönlendirecek şey de bir an önce Kıbrıslı Rumlara, ‘Sen bunu tek başına yapamazsın. Kıbrıslı Türklerle otur masaya, anlaş ve biz şirketlere de risk yaratma.’ mesajını vermeleri lazım. O kritik eşiğe geldik diye düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
Doğu Akdeniz’de KKTC açısından sıcak çatışma riski olmadığını vurgulayan Özersay, “Çünkü biz, çatışma odaklı bir politika ortaya koymadık. Çalışmalarımızı, sizin yaptığınız gibi biz de şirket üzerinden yapacağız dedik, yapılan ticari bir faaliyettir. Dolayısıyla, birisi bizim ticari faaliyetlerimizi engellemeye kalkışmadıkça burada bir güç kullanmamız söz konusu olmaz.” dedi.
Bakan Özersay, gelecek yıl KKTC’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylığı konusundaki soruyu ise “Henüz öyle bir karar vermedim. Önümüzdeki dönemde, bu ülkenin Kıbrıs meselesinin ve Doğu Akdeniz’deki gelişmelerin seyrine bakarak karar vereceğim. Eğer böyle bir görevde daha fazla katkı koyabileceksek, bunu değerlendireceğimizi, elimizi taşın altına koymaktan geri durmayacağımızı söyledik. Bizim için esas olan şey, bu ülkeye en fazla nerede, hangi görevde hizmet edebiliriz, daha fazla katkımız olur yaklaşımıdır. Ben buna bakarak karar vereceğim. Henüz öyle bir karar verilmedi.” şeklinde yanıtladı.

Çavuşoğlu:” Dün, bugün ve her zaman KKTC’yle birlikteyiz

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Kıbrıs Barış Harekatı’nın 45. yıl dönümünü kutlayarak, “Dün, bugün ve her zaman Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’yle (KKTC) birlikteyiz.” dedi.
Çavuşoğlu, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Kıbrıs Türkü’nün kurtuluş ışığına kavuştuğu 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Harekatı’nın 45. yıl dönümü kutlu olsun! Dün, bugün ve her zaman KKTC’yle birlikteyiz.” ifadesini kullandı.

ODTÜ Kalkanlı Teknoloji Vadisi (KALTEV) açıldı

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kuzey Kıbrıs Kampüsü’nün (ODTÜ-KKK) Kalkanlı Teknoloji Vadisi’nin (KALTEV) açılışı düzenlenen törenle gerçekleştirildi.
KALTEV’deki açılış törenine, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Meclis Başkanı Teberrüken Uluçay, Başbakan Ersin Tatar, Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri ile, komutanlar, bakanlar, milletvekilleri ve askeri ve sivil yetkililer katıldı.
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, ODTÜ Kalkanlı Teknoloji Vadisi’nin açılışında yaptığı konuşmada, “Bu topraklarda köklerimizi salıp ilelebet var olmak için, ambargolara rağmen, gelişmek ve kalkınmak zorundayız” diyerek, bilim ve teknoloji alanlarında atılacak adımlarla bunun başarılabileceğinin, ODTÜ Kalkanlı Teknoloji Vadisi’nin yaşama geçmesiyle ortaya çıktığını vurguladı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay konuşmasında, “KKTC, bilim ve teknolojiyi sadece kullanan veya tüketen değil bilgiyi üretebilen, Ar-Ge kapasitesi güçlü ve teknoloji geliştirme yeteneği yüksek bir konuma gelecektir” dedi.
Oktay, KKTC’nin nanoteknoloji, yenilenebilir enerji, savunma sanayi ve tarım gibi birçok stratejik alanda teknoloji gelişim üssü olacak vadinin açılışında bulunmaktan mutluluk duyduğunu belirtti.
Kalkanlı Teknoloji Vadisi’nin ülkede teknolojik atılım sürecinin başlangıcına vesile olmasını dileyen Oktay, Kalkanlı Teknoloji Vadisi’nin üniversite öğrencileri, uluslararası araştırmacılar ve firmaları aynı Ar-Ge ortamında buluşturması sayesinde sadece KKTC ve Türkiye’nin değil, bölgesel ve küresel sorunlara da akılcı çözümler üretecek potansiyele sahip olacağını ifade etti.